Deutsche Bank’tan DeepSeek Memleri: Beklenmedik Bir Pazarlama Stratejisi mi?
DeepSeek ve “Mem” Anlatımı
Çin merkezli DeepSeek yapay zekâ modelinin sürpriz bir formda piyasaya çıkmasıyla, finans dünyasında kapsamlı yorumlar ve tahliller paylaşılıyor. Deutsche Bank, bahse ait hazırladığı slayt sunumunda mem’ler kullanarak durumu özetlemeye çalışıyor. Banka, Avrupa’nın varlık bakımından en büyük ikinci kurumu pozisyonunda bulunuyor ve 2024 komite gelirleri açısından da global ölçekte dokuzuncu sırada yer alıyor. Buna karşın hazırlanan raporda, satır ortalarında mizahi görsellere başvurulması dikkat çekiyor.
Bu yaklaşımda, yapay zekânın geldiği noktayı kısa manzaralarla anlatma hedefi görülüyor. Derlenen göğüslerin bir kısmında, son devirde büyük lisan modelleri (LLM) konusunda temel odağın daha yüksek parametre sayılarına değil, küçük lakin verimli modellerin kullanımına kaydığı vurgusu yapılıyor.
Sunumda yer alan bir başka görsel, Glassdoor istatistiklerinden alınan datalarla yapay zekâ “prompt engineer” konumu için yıllık ortalama taban maaşın 178 bin dolar civarında olduğunu, yan ödemelerle birlikte 300 bin dolara yakın bir toplam yarara ulaşılabildiğini gösteriyor.
Başka bir göğüs görselinde ise yapay zekâ dağıtımının yalnızca sohbet robotlarıyla hudutlu kalmayıp, birbiriyle etkileşime giren otonom sistemlerden oluşan daha geniş bir ekosistem inşa ettiği anlatılıyor.
Sunumda, Meta, Alphabet ve Amazon üzere devlerin AI temelli gelirlerinin büyük oranda reklamdan kaynaklandığı, buna rağmen yazılım bölümünün genelde abonelik satışlarına yöneldiği vurgulanıyor.
Ayrıca IMF datalarına nazaran global istihdamın yaklaşık %40’ının, gelişmiş ekonomilerdeyse %60’ının yapay zekâ tesirine açık olduğu tabir ediliyor. Bu bilgi, tekrar mizahi bir görselle aktarılıyor.
Finansal piyasaların yapay zekâ alanındaki süratli dönüşümüne ait birçok soru gündeme taşınıyor. Analistlerin, yüksek hacimli dataları kıymetlendirme işini gelecekte yapay zekâ modellerine bırakma mümkünlüğü konuşuluyor. Buna rağmen, bu modellerin mizah ya da yaratıcı fikir üretiminde şimdi insanın yerini alamadığı ve “farklı” olmanın analistlere yeni bir bedel katabileceği belirtiliyor.
